Tarihi İstanbul Surları







Bu yazımızda, İstanbul gezi rehberi eşliğinde tarihi yarımadayı çevreleyen 1600 yıllık surlardayız.
İstanbul surları; Kara, Haliç ve Marmara surları olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır. Her bölüm ayrı bir yürüyüş güzergâhı olarak değerlendirilebilir. Yedikule’den Ayvansaray’a, Ayvansaray’dan Sirkeci’ye ya da Sarayburnu’ndan Yedikule’ye kadar yapacağınız gezi yürüyüşleri ile eski İstanbul’un tadını çıkarma ve birçok İstanbul gezilecek yerler kapsamındaki tarihi eserler ile karşılaşma şansınız yüksek olacaktır.
“Eski İstanbul neresidir?” diye soracak olursanız, yanıtım hazır: Suriçi. Gerçekten de Bizans ve Osmanlı dönemi boyunca surlarla çevrili olan alan, “Yeditepeli” kentin merkezi olarak kabul edilmiştir. Hatta bunun 1950’li yıllara kadar böyle sürdüğünü söylemek mümkündür.
Surlar sayesinde İstanbul yüzyıllar boyunca birçok kuşatmaya dayanmış, Ortaçağ boyunca dünyanın gözünü kamaştıran büyük bir zenginliğin de koruyucusu olmuştur. Bu nedenle birçok kez kuşatılan ve ele geçirilmek istenen kentin surları yalnızca iki kez aşılabilmiştir. İlki, 1204 yılında haçlı ordusunun Bizans’ın taht kavgalarından da yaralanarak kenti işgal etmesidir. Bizlere, kenti işgal eden haçlı ordusuna ait bilgiler sunan Geoffroy de Villehardouin, İstanbul’da ele geçirdikleri ganimetin dünya yaratıldığından beri hiçbir kentte olmadığı kadar çok olduğunu anlatır.
Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet Han’ın komutasındaki Osmanlı Ordusu tarafından, dönemin en güçlü silahı olan toplar kullanılarak, 1453 yılında İstanbul surları ikinci kez aşılabilmiştir. Osmanlı Ordusu, 1453 yılında İstanbul surlarını aştığında hem Bizans İmparatorluğu, hem de Ortaçağ son bulmuş oldu.

İstanbul’un Ilk Tarihi Surları:

İstanbul’un ilk olarak Byzantion adıyla M.Ö. 7.yüzyılda Sarayburnu civarında kurulduğu kabul edilir. Kentin surları günümüzde Topkapı Sarayı ve Ayasofya’nın yer aldığı birinci tepedeki yüksek mevkilerde bulunan şehri çevreleyerek Haliç’ten Marmara’ya kadar uzanıyordu. Antik kaynaklara göre, Haliç’le Marmara arasında uzanan 27 burçlu surlar kentin güvenliğini sağlıyordu.
M.S. 194-197 yılları arasında Roma İmparatoru Septimius Severus üç yıl boyunca kenti kuşatma altında tuttu. Buna rağmen surları geçemedi, Severus ancak açlıktan teslim olan kenti cezalandırarak surlarını yıktı. Ancak kısa bir süre sonra surları 300 metre kadar batıya kaydırarak yeniden inşa etti. Yeni surların Eminönü (Neorion) civarından başlayarak Ahırkapı’ya kadar uzandığı sanılır.
Ancak ne Byzantion’un, ne de Septimius Severus’un inşa ettirdiği surlardan günümüze ulaşabilen kalıntı yoktur. Babıali Caddesi’ndeki 50 metrelik bir duvar parçasının Severus’un yaptırdığı surlara ait olduğu sanılır. Bu duvarın bir açık hava sarnıcına ait olduğu da kanıtlanmıştır. Ahırkapı civarındaki bazı temel kalıntılarının da aynı döneme ait olduğu sanılır.

Babıali Caddesi’ndeki 50 metrelik duvar
Ahırkapı

Asırlara Meydan Okuyan Surlar:

Roma İmparatoru I.Constantinus330 yılında kenti imparatorluğun doğudaki başkenti olarak yeniden inşa ederken daha geniş bir alanı surlarla çevirmiştir. Constantinus’un inşa ettirdiği surlar 3 km batıya kaydırılmış ve böylece, kentin dört tepesi surlarla çevrilmiştir. Gerek Byzantion’un gerekse de Constantinus’un inşa ettiği surların tam olarak nereden geçtiği bilinmiyor. İngiliz tarihçi Alexander Van Millingen (1840-1915), Severus’un inşa ettirdiği surları şöyle tanımlıyor:
“Eminönü civarından başlayarak Çemberlitaş’a kadar uzanıyor, oradan Hipodromun altından bir kavis çizerek sahilin biraz üstünden devam ederek Cankurtaran semti civarında deniz tarafındaki surlarla birleşiyordu. Constantinus’un surları ise Haliç köprüsünün bulunduğu Cibali semti civarından başlıyor, Fatih Camisinin bulunduğu tepeyi aşarak Vatan Caddesine ulaşılıyor, oradan da Kızılelme Caddesi güzergâhını İsakapısı Mescidi civarından denize ulaşıyordu.”
 Cibali Kapı

Yaklaşık 20 km yi bulan surların Bizans ve Osmanlı döneminde birçok kez onarıldığı bilinir. Surların ve burçların üzerinde yapılan onarımları anlatan yazıtlar görülmektedir. Örneğin 1509 depreminde yıkılan surların 49 burcu büyük bir hızla onarıldı. Daha sonra 19.yüzyıla kadar çeşitli defalar onarımlar geçirdiği ve yeni kapıların açıldığı bilinir.

İstanbul Kara Surları:

Kara surları, Hunların Trakya’ya kadar ilerlemesi üzerine İmparator II.Theodosius tarafından 412-413 yılları arasında genişletilerek yeniden inşa ettirildi. Kara surlarının bu dönemde günümüzdeki çizgilerine ulaştığı ve sahil surlarıyla birleştirildiği sanılır. Theodosius’un surları üç tepeyi daha içine alıyor ve tarihsel yarımadanın tamamını kapsayarak kentin coğrafi sınırlarını belirliyordu. Artık kentin tepe sayısı ( 7 tepe ), örnek alındığı Roma’ya eşit olmuştu. 447 yılındaki depremde kara surlarının 57 kulesi yıkıldı. Atilla’nın saldırısından korkan Bizanslılar altmış gün içinde surları yeniden inşa etti.
Mermer Kule

Marmara Denizi kıyısındaki Mermer Kule’den başlayan ve Haliç kıyısındaki Ayvansaray’a kadar uzanan kara surları, iki sıra duvar ve hendekle 70 metrelik bir savunma hattı oluşturuyordu. 6670 m uzunluğundaki kara surlarının temelini 12 m yüksekliğinde ve 5 m kalınlığındaki iç duvar oluşturuyordu. Bu duvarın üzerinde birbirlerinden yaklaşık 55 m uzaklıkta ve 18-20 m yüksekliğinde 96 burç vardı. İç duvarın 15-20 m dışında 8,5 m yüksekliğinde ve 2 m kalınlığında bir dış duvarla, iç duvardaki burçlara paralel 96 burç vardı. Burçlar aynı zamanda askeri garnizon olarak kullanılıyordu. Bunun önünde de 10 m derinliğinde ve 20 m genişliğinde bir hendek bulunuyordu.
 Hendek

Theodosius surlarının üzerinde, çoğu günümüzde de kullanılan 10 kapı vardı. Fransız yazar ve İstanbul gezgini olan Jean Ebersolt’a ( 1879 – 1933 ) göre, surların üzerindeki kapıların çoğuna ya bir azizin ya da yakınlarında bulunan bir kilisenin adı verilmişti. Osmanlı döneminde bu kapılar Türkçe adlarla anılmaya başlandı. Hadika-İ Vekayi ( Ahmed Câvid Bey’in eseri, Türk Dil Kurumu ) ya göre, Osmanlı döneminde surların 29 kapısı vardı.
Bizans döneminde kara surlarının en önemli kapısı Porta Aurea’ydı (Altın Kapı). Aslında 390 yılında I.Theodosius tarafından diktirilmiş bir zafer anıt kapısı olduğu bilinen Altın Kapı, daha sonra II.Theodosius tarafından inşa edilen sur duvarlarıyla birleştirilmiştir. Altın Kapı, kanatları altın kaplama olan üç gözlü kapı ve iki yanındaki iki kuleden oluşur. Bu çevredeki surların son olarak 1388 yılında Bizans İmparatoru V.Yoannis Paleologos tarafından onarıldığı bilinir.
Altınkapı ( Porta Aurea )

Yedikule, Önce Hazinenin Saklandığı Yer, Sonra Suçluların:

Osmanlı padişahı Fatih Sultan Mehmet Han, İstanbul’un fethinden sonra Altınkapı’nın dört burcuna üç kule daha eklettirir ve bu iç kale, Yedikule olarak anılmaya başlar. Fatih döneminde hazinenin saklandığı Yedikule’nin iki burcu, ilerleyen yıllarda suçluların atıldığı bir hapishane olarak kullanılmıştır. Hatta 1622 yılında Osmanlı Padişahı Genç Osman burada yeniçeriler tarafından öldürülmüştür. Daha sonra birçok sadrazamın da burada öldürüldüğü bilinir. Yedikule, son olarak 1958-1970 yılları arasından aşamalı olarak onarılmıştır. Ve günümüzde içinde çeşitli sanat gösterileri yapılmaktadır.




 



Kara surlarındaki en büyük değişiklik Ayvansaray (Blaherna) çevresinde olmuştur. I.Manuil Komnenos döneminde (1143-1180) Blaherna semtini çevreleyen surlar yıkılarak Blaherna sarayını da içine alacak biçimde ileriye taşınır. Bu bölgedeki surlar tek duvarlıdır. Blaherna bölgesinin sağlam ve yüksek kulelere sahip surlarının önünde hendek yoktur; bu surların İvaz Efendi Camisinden Haliç’e kadar uzanan bölümünde 12.yüzyılda inşa edildiği bilinen Anemas kulesi ve zindanı yer alır. Girit Adasının Arap Emiri Abdül Aziz El Kurtubi’nin II.Romanos tarafından esir edilerek İstanbul’a getirildiği ve daha sonra da Hristiyan olduğu bilinir. El Kurtubi’nin soyundan gelen Bizanslı komutan Anemas’ın, I.Aleksios Komnenos tarafından, bir ayaklanmaya karıştığı gerekçesiyle tutuklandığı ve bu kulede hapis cezasına çarptırıldığı bilinir. Anemas zindanları birçok tarihi filme de mekan olmuştur.

Anemas Zindanları

İstanbul Haliç Surları:

Ayvansaray’dan Sarayburnu’na kadar Haliç surları uzanır. Bizans döneminde birçok kez onarılan surların 19.yüzyılda büyük bir yıkıma uğradığı bilinmektedir. Yapıldığı dönemden beri zayıf olan Haliç surları günümüzde büyük oranda yok olmuştur; ancak Cibali - Ayvansaray arasında görmek olanaklıdır. Alman arkeolog Wolfgang Müller-Wiener (1925-1991), Haliç kıyısındaki surların İmparator II.Theodosios döneminde, önceden var olduğu bilinen Blaherna’nın eski surları ve Petrion (Fener) bölgesindeki surlarla birleştirildiği belirtir. Haliç surları, 110 burcu olan, 10 m yüksekliğinde ve 5420 m uzunluğunda tek bir sur duvarından oluşuyordu. Haliç surlarındaki, bazı kaynaklara göre 28, bazılarına göre 14 kapıdan geriye yalnızca Cibalıkapı ve Ayakapı ulaşabilmiştir. 1204 yılında Haçlıların kente Haliç surlarını aşarak girdikleri bilinir. 8650 m uzunluğundaki Marmara surlarının II.Theodosios döneminde tamamlandığı sanılır. Marmara Denizinin kıyısında, Sarayburnu’ndan Yedikule’ye kadar uzanan tek bir duvardan oluşan 12-15 metre yüksekliğindeki surların üzerinde 19 kapı ve 20 metre yüksekliğinde 118 burç bulunuyordu. Bizans döneminde son olarak Lukas Notaras ( 1453 yılında idam edilmiştir, Osmanlılara karşı gizli direniş örgütlerine liderlik yaptığından dolayı) ve Sırp Despotu Brankovic ( 1377 - 1456) tarafından onarıldığı, surlar üzerinde bulunan yazıtlarda anlatılır.
Osmanlı döneminde surlara Ahırkapı ve Çatladıkapı gibi yeni kapıların açıldığı ve surların son olarak 1807 yılında onarıldığı bilinir. Marmara surlarının bir bölümü 1871 yılındaki demiryolu ve 1959 yılındaki sahil yolu inşaatı sırasında yıkılmıştır. Sahil yolu surların deniz kıyısından uzaklaşmasına da neden olmuştur.
İyi gezintiler…

Yorum Gönder

0 Yorumlar