İstanbul Yenikapı Arkeoloji Alanı - Batık Gemi
İstanbul Yenikapı Kazı Alanında Kent Arkeolojisi
İstanbul’un iki yakasını denizaltından bağlayan Marmaray Tüp Geçit Projesi 2004 yılında başlamış ve ulaşıma açılma hedefi olarak 2009 yılı belirlenmişti. Ama vurulan ilk kazmadan sonra hedef saptı. Yenikapı’da ortaya çıkan ve heyecan verici tarih, tüm ihtişamıyla bekliyordu. Açılan her çukurda bir tarihi eser, eski gemi kalıntısı ya da sikkeler bulunuyordu. Bunun üzerine İstanbul Arkeoloji Müzesi yetkilileri duruma el koydu. Bu buluntular Türkiye’deki bilim adamlarının yanı sıra dünyanın da ilgisini Yenikapı’daki çalışmalara çekti.
Yenikapı Arkeoloji Kazı Alanı Krokisi
Genç arkeologların, restoratör ve diğer görevlilerin sorumluluğunda sürdürülen çalışmalarda heyecan her zaman dorukta idi. Çünkü topraktan ne çıkacağını kimse bilmiyordu. İşçilerin kazı alanında sürdürdüğü çalışmalar sırasında ekibin başında olan arkeologlar, buldukları her parçada aslında tarihi gün ışığına çıkardıklarının farkındalar.
İstanbul Zaman Cetveli
Yenikapı’daki geniş alanda ilk göze çarpan, antik Bizans Dönemine ait Theodosius Limanı olarak bilinen ve M.S. 379-395 yılları arasında Bizans İmparatoru Theodosius tarafından yaptırılan eski limanın iskelesi olduğu düşünülen kalıntılar. Hepsi aynı boyda olan ve yere çakılı durumdaki ahşap kazıkların bir dönem ticari hayatın çok yoğun yaşandığı iskeleden geriye kalanlar olduğu düşünülüyor.
M.S. 4 ncü yüzyıldan itibaren kullanılmaya başlanan Eleutherious Limanına ait iskele kazıkları.
Batık Savaş Gemileri Çadırda Korunuyor:
Kazılar sırasında çıkarılan batık gemiler, ilk etapta kazı alanının ortasındaki büyük beyaz çadırda korunuyor ve üzerlerinde incelemeler yapılıyor. Güneşin ve rüzgarın zararlarından korumak için kurulan naylon çadırlarda ise hummalı çalışmalar sürüyor. Bir yandan bulunan gemi kalıntılarının özellikleri tespit edilirken, bir yandan da parçalara numaralar verilerek kayıtlara geçiriliyor.
Çadır içindeki görüntü oldukça etkileyici, 22 metre uzunluğundaki bir Bizans savaş gemisi binlerce yıla meydan okuyarak çadırın ortasında duruyor. Çalışmayı sürdüren restoratörler bu geminin kürekli bir savaş gemisi olduğunu ve başka bir gemiyle çarpıştığı için battığını anlatıyor. Yıllarca suyun ve toprağın altında kalan gemi kalıntısından çıkan her şey özenle daha sonra üzerinde inceleme yapılmak üzere arşivleniyor. Gemi parçaları da özenle numaralandırıldıktan sonra parçalara ayrılarak kutulara konuluyor.
Deniz Feneri Kalıntıları İnceleme Altında:
İşçilerin ellerinde kürekler ve el arabalarıyla çalıştığı alanın diğer tarafında ise deniz feneri olabileceği ihtimali yüksek olan kalıntılar göze çarpıyor. Biraz ileride ise ikisi çocuk dört kişinin iskeletlerinin bulunduğu mezar ortaya çıkarılmış. Çalışma alanının her köşesinde tarihin izlerini sürmek mümkün. İşçilerin topladıkları malzemelerin tümü arkeologlar tarafından tek tek kontrol ediliyor.
M.S. 12-13 ncü yüzyıl dönemlerine ait olduğu tahmin edilen deri işleme atölyeleri.
Deniz Kumuyla Kapatıp Sürekli Suluyorlar:
Alanda dikkat çeken başka bir görüntü de kum tepeleri. Görevli arkeologlar bu kum tepelerinin altında batık gemilerin olduğunu söylediğinde şaşırıyoruz. Batıkların yerleri tespit edilir edilmez ahşap gemilerin havayla temas ederek zarar görmemesi için yeniden deniz kumuyla örtülüyormuş. Ve gün içinde sürekli sulanarak kuruması ve kırılmasının önüne geçiliyormuş.
Batık geminin nemlendirilmesi.
Binlerce Yıllık Limanda, Fil Iskeleti Ve Deve Iskeleti:
Yapılan kazılarda, İstanbul Yenikapı bölgesinde Bizans döneminden önce de burada bir yerleşim olduğuna dair kanıtlar bulunmuş. İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde koruma altına alınan toplu bir mezar ve iskelet kalıntıları çıkarılmış. Altın ve bronz sikkeler, anforalar, o günün yaşam malzemeleri, gıda çekirdekleri, sandaletler, kutular gibi birbirinden farklı çok fazla malzeme gün ışığına çıkarılmış. Burası liman olduğu için ilginç şeyler de çıkarılmış. Mesela fil iskeleti, deve iskeleti gibi…
Bulunan parçalardan yola çıkılarak, kazılarda bulunan limanın 13 ncü yüzyılda artık eski işlevini kaybettiğini ya da Bizans dönemindeki tekne yapım tekniklerinin 10 ncu yüzyıldan sonra farklılaştığı anlaşılıyor. Bunun dışında Marmara Denizi’nin geçirdiği değişiklikler de yine anlaşılabilir. Bulduğumuz eşyalara bakarak buradaki halkın yaşamı hakkında da bilgi sahibi olabiliyoruz. Mesela bu eski liman, Osmanlı döneminde doldurularak yerleşim alanı haline gelmiş ve son yıllara kadar oranın sebze bahçesi olarak kullanıldığı söyleniyor. Buranın gayrimüslim vatandaşlara tahsis edildiğini ve onların burada eczacılık yaptıklarına dair buluntular çıkarılmış.
Surlar Evlerin Altından Devam Ediyor:
Kazı çalışmalarında bulunanların en önemlisinin, limanın kenarında 51 metre uzunluğunda ve 4,20 metre genişliğindeki sur kalıntıları. Bu surlar I.Constantinus Dönemine ait olabilir.
M.S. 4 ncü yüzyıl Constantinus sur kalıntıları.
Yenikapı’daki kazı çalışmaları ile kent arkeolojisi yapılıyor, o yüzden de diğer arkeolojik çalışmalara göre çok daha zor. Çünkü sadece belirlenen bir alanda çalışa biliniyor onun dışına çıkılamıyor. Yenikapı’da surların ucu bulundu ama sonu nereye gidiyor bilinmiyor, çünkü binaların altına doğru devam ediyor. Sirkeci bölgesinde de aynı sorun var, sadece şaft açıla biliniyor ama o kadar. Kazı çalışmaları çevreye doğru genişleyemiyor, çünkü günümüzün yüksek betonarme binaları var.
Kazı alanında bulunan 7 nci ve 12 nci yüzyıllara ait onlarca gemi batıklarının konservasyon çalışmaları devam etmektedir. Yine kazılar sırasında M.Ö. 6200-6400 yıllarına ait dört mezar bulundu. Bu çalışmalar sırasında bulunan iskeletler de koruma altına alındı.
Arkeoloji kazı alanında Yenikapı Arkeoloji Müzesi ve Arkeoparkı yapımı planlanmıştır. Dünyanın en büyük batık gemi müzesi olacak bu müzede; 36 batık gemi ve kazılar esnasında çıkarılan binlerce obje sergilenecek. Müze binasının çevresinde beş adet arkeopark yapılması planlanmaktadır.
Çalışmaların en kısa zamanda tamamlanarak, kazı alanının İstanbul gezi rehberi eşliğindeki turlar kapsamına alınması ve yerli ve yabancı turistlerin ziyaretlerine açılması dileğiyle, iyi gezintiler…
0 Yorumlar